• Bademli Gevrekler
  • Baharatlı Fındıklı Kurabiye
  • Susamlı Cipsler
  • Bergamot Limonu Reçeli
  • Balkabaklı Rulo Pasta
  • Şiveydiz...

31 Ağustos 2014 Pazar

Cevizli Köfte - Gaziantep27 Gazetesi yazısından...

7 yorum




Merhabalar...

Şehrimizin her köşesinde sırf bu köfteyi satmak için açılmış dürümcüler vardır. Sevildiğini anlamak bu nedenle çok zor değil.
Haşlanmış patatesle yapıldığından çiğ köfteyi yemekten kaçınanlar için güzel bir alternatif bana göre. Tadının güzel olmasının yanı sıra yapımının da zaman almaması kalabalık misafirlere hızlıca hazırlanabilecekler arasında.

Damak tadı gelişmiş Antep halkının bu köfteyi seviyor olması tarif için iyi bir referans olmalı. 

Cevizli Köfte
  • 1 çay bardağı köftelik siyah bulgur
  • 1 çay bardağı sıcak su
  • 1 çay bardağı domates salcası
  • 2 orta boy haşlanmış patates
  • 2/3 çay bardağı isot biberi
  • 2/3 çay bardağı zeytin yağ
  • 2/3 çay bardağı ince kıyılmış ceviz
  • 1 küçük soğan
  • 1 diş sarımsak
  • Köfte baharatı, kırmızı biber, karabiber, tuz
Yapımı:
  • Orta boy bir tepside köftelik bulgur sıcak ve kaynamış su karıştırılır 4-5 dk bekletilir.
  • Salça, patates, isot, incecik kıyılmış soğan ve sarımsak, baharatlar da ilave edilerek yoğrulur.
  • Yağını ve cevizini de ekleyerek servis edilir.

Bir önceki yazımda kişisel ilk yardım çantasından bahsetmiştim. Daralıp, bunaldığınızda ruhunuza inşirah olacak her ne ise onları seçip düşünce dünyanızda bir köşeye kaldırın ki zor zamanlarda kullanabilesiniz. Bu insanın kendini tanıması ve nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğu ile alakalıdır. 

Mutsuz olmadığımızı farkettiğimizde mutluyuzdur aslında.”  demiş Dostoyevski. 
Hayatta hiç bir zaman sığ bir mutluluğun varlığına inanmadım. Mutluluk dediğin kısa kısa keyifli anlardan ibaret benim için. Mutluluğumuz bize bağlı... hayata nereden baktığımız ile ilintili.

Gündelik hayatın hengamesi, ebeveynlik her ne kadar unuttursa da; sevgili ile bir anlık bakışmadır mutluluk. O bakışın içinde bir ömür vardır belki de. Söylenmemiş, ifade edilmemiş cümlelerin olduğu sıcacık bir bakış....

Çocuklar ile birlikte yapılan keklerin, kurabiyelerin eve yayınlan kokusudur belki de. Ya da ruhunuza ilaç, huzurunuza eş bir müziğin melodisindedir.

Okuduğunuz kitabın size yeni ufuklar açan, hayatta başka başka pencerelerin olduğunu hatırlatan satırlarındadır. Aslında hepimizin hayata bir pencereden baktığı ve buradan gördüğü manzarası hayatta durduğu yer ise diğer pencerelerden hayatın nasıl göründüğünü merak etmektir. Arka bahçeye bakan manzaranın nasıl göründüğünü düşünmek, hayal etmek, belki de gidip oradan da bakmaktır hayata.

Pahalı bir şey değil hem mutluluk, oldukça ucuz, belki de bedava. Yeter ki görmek istesin göz, ruh hissetmek istesin.
Yoksa hiç zor değil bir kahvaltıda kekikli zeytin ile mutlu olmak, cevizli salata ile yüzünü güldürmek, orkidenin yeni açan çiçeğine sevgi ile bakmak, değişen mevsimler ile yenilenmek, erik mevsimi geldi diye sevinmek...  bir fotoğraf makinenin kadrajından ruhunuza yansıyan  görüntü ile huzur bulmak, çiçekli bir kumaşın renkleri ile keyiflenmek, miskin bir kedinin ip yumağı ile oyununa gülmek, içinizdeki dünya için bir inşirah dilemek, dua etmek, hayatın rengine, uyumuna, sevdiklerine, dostlarının varlığına, sağlığına, düşüncene, sahip olduklarına, olamadıklarına, vel hasıl Ondan gelene şükretmek, Yaradan'a teslim olmak...

Çok paraya sahip olup, çok iyi makamlarda olmak demek değil mutluluk. İnsanın maddesinden, yani sahip olduğu şeylerden yorulduğu olur da, küçücük bir kalbin, kocaman bir ruhun işine yorulduğu olmaz.
Bu nedenle kişisel ilk yardım çantam hep minik ve keyifli anlardan ibarettir. Bir nefeslik ömür için, bir nebze huzuru çok görmeyin kendinize...
Sağlıcakla kalın.
Mutlu hafta sonları...

20 Aralık 2013 Cuma

Kaymaklı Poğaça

3 yorum


 
Merhabalar,
Yumuşacık dokusu, mis gibi damağa yayılan kokusu ile sabah kahvaltılarınızı şenlendirecek bir poğaça bu.
İçerisinde mayanın olmayışından dolayı poğaçadan çok çöreği andırıyor. Çok kolay hazırlanıyor olması kısıtlı zamanı olanlar için cezbedici olabilir. 


Malzemeler:
  • 125 gr kaymak
  • Yarım çağ bardağı sıvı yağ
  • 1 çay bardağı yoğurt
  • Yarım su bardağı rendelenmiş beyaz peynir
  • 1 yumurta
  • 1 pk kabartma tozu - tuz
  • Aldığı kadar un
  • İsteğe göre çok az dereotu-maydanoz-nane
  • Üzerine yumurta sarısı
Yapımı:
  • Yoğurma kabına; kaymak, sıvıyağ, peynir, yoğurt, yumurta, dereotu, maydanoz ve tuzu alın.
  • Kabartma tozu ve azar azar un ilave ederek yumuşak bir hamur elde edinceye kadar yoğurun.
  • Hamurdan küçük parçalar koparıp, yuvarlayın.
  • Yağlanmış fırın tepsisine dizin ve yumurta sarısını sürün.
  • 180 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin.
  • Ilık olarak servin edin.

Bir önceki yazımda hayattaki güzellikleri yakalamak sizin elinizde demiştim. Pratikte zor, teoride telaffuzu kolay bir cümle. Nasıl yakalanır, nerede bulunur bu güzellikler diye sormadan edemiyor akıl.
Kaldı ki, kadını cinsel obje, erkeği finans kaynağı olarak görmenin ötesine geçirememiş,
Ne düşündüğünden çok; ne yiyeceğine, ne giyeceğine önem veren,
Kabul edilir olanın marka ve lüks olduğunu sanan,
Karşısındakinin düşüncelerinin de en az kendininki kadar önemli olduğunu düşünemeyen,
İnsanların çeşitli maskeler ile birbirini aldattığı bir toplumun parçası isen tabi ki çok zor... Bu listeye onlarcası daha eklenebilir.

Bu sorgulamalar sırasında Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin hangi katmanında  olduğumuzu düşünüyorum. Piramidin ilk basamaklarındaki; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, sevme-sevilme ihtiyaçlarını henüz tamamlayamamış, çeşitli tabulardan dolayı bastırılmış duygular yaşayan, namusun sadece kendinde var olduğunu sananların tabi ki üst basamaktaki saygı-saygınlık, bilme-anlama, hümanizm, sosyal kalıplaşmaya direniş, içten geldiği gibi davranma, kendine yetme, sanat, estetik gibi kavramları algılaması ve sosyal hayatına adapte etmesi beklenemez.

Bu nedenle trafikte; küfredercesine araç kullananların, delicesine kornaya abananların, yolu sadece kendine ait sananların hayat ile ilgili sorunları olduğunu düşünürüm. Henüz tamamlanmamış basamakları var der, gülüp geçerim. Başka türlü bu şehirde akıl sağlını korumanın imkanı yok gibi.

Pek zor güzeli görmek, güzeli yaşamak... Bu nedenledir Depresif Pollyanna hallerim.

Hal böyleyken çok uzağa gitmeden işe kendimizden başlayıp, zor anlarda kullanılmak üzere "kişisel ilkyardım çantası" hazırlamak lazım...

Kişisel ilkyardım çantasını da bir sonraki yazıda konuşalım...

Sağlıcakla kalın.

Mutlu hafta sonları...

Tarif Sofra Dergisinden alınmıştır.

6 Aralık 2013 Cuma

Maklube Pilavı

5 yorum
 

 
Merhabalar...
 
Maklube Pilavı bir Arap yemeği olduğundan, adını Arapçada ters çevirmek anlamında kullanılan "maklub " kelimesinden almış. Arap kültürünün hakim olduğu Mardin ve Siirt tarafında çokça yapılan yemeklerden biri.
Ben ise yıllar önce blogdaki arkadaşlarımdan görmüş hazırlamıştım.
 
Davet sofralarında oldukça ilgi çekici olmasının yanında çok da beğeni kazanması en güzel taraflarından biri.
Hazır son günlerin popüler yemeği iken ben de burada sizlere anlatmak istedim. 
 


Pilavın çok değişik hazırlanış şekilleri var. Herkes kendi mutfağının şefi olduğundan istediği gibi çeşitlendirip, şekillendirebilir. Mutfakta olmazsa olmazları asla sevmemişimdir zaten.
  • Patates ya da patlıcan kızartılıp zemine yerleştirip hazırlanabilir.
  • Kızartılan patlıcan ya da patatesleri zemine yerleştirmek yerine pilavın çevresini saracak şekilde tencereye dizerek de pişirilebiliyor.
  • Et kavururken çam fıstığı ve badem eklenebilir. Pilavını da farklı baharatlar ile tatlandırabilirsiniz.
  • Et yerine tavuk kullanılabilir.
Kızarmış sebzeler pilavı ağırlaştıracağından kullanmamayı tercih etmiyorum. Sadece et ve pilavın uyumu da oldukça güzel zaten.

Malzemeler:
  • 1kg kuzu eti
  • 1 su bardağı pirinç
  • 1.5 su bardağı et suyu ve su karışımı
  • Yeteri kadar tereyağ
  • 1 adet kuru soğan
  • Tuz-karabiber
Servis için ; mevsim salatası ve yoğurt

Yapımı:
  • Eti ve kuru soğanı bir miktar su ile tuzunu ilave ederek haşlayın.
  • Eti haşladıktan sonra bir kevgir yardımı ile pilavı pişireceğiniz tencereye alın.
  • Et suyunun içindeki haşlanmış kuru soğanın bir kısmını buraya alabilirsiniz. Dilerseniz kuru soğanı et suyu ile haşlamayıp bu aşamada doğrayıp kavurabilirsiniz de fakat eti haşlarken kuru soğanın ete kattığı lezzeti çok beğeniyorum.
  • Eti bir miktar tereyağ ve çok az karabiber ile biraz çevirin ve tencerenin tabanına kaşık ile boşlukları kapatacak şekilde düzenleyin.
  • Yıkadığınız pirinçleri etin üzerini kapatarak ilave edin.
  •  Pirinci ölçtüğünüz kap ile 1 bardak et suyu, yarım bardak kaynamış suyu pirinci dağıtmadan ekleyin.
  • Tereyağ ve tuz ilave ederek kısık ateşte pilavınızı pişirin.
  • Suyunu çektikten kısa bir süre sonra genişçe bir tepsi ya da tabağa tencerenizi ters çevirin.
  • Yağsız salata ve yoğurt ile servis edin. 



Antep sofralarının vazgeçilmezi köfte, kısır gibi,  Çeçenlerin cirdingişi, muharrem ayının aşuresi gibi tek başına yenilmeyen, kalabalığı seven bir pilav.

Kocaman kalabalık sofralarda lezzet ile buluşmanın en keyifli hali belki de. Bence bu tür yemekler aile içi motivasyon için de oldukça önemli. Hatta çocuklarınızın hafızasında bu tür yemekler ile yer edinebilirsiniz. Tam bir anne spesiyali yani...

Oğlum Utku'nun en sevdiği pilav budur. Yıllar sonra annesinden uzaktayken bir koku anımsayıp "ahh ahhh annemin pilavı olsa da yesem" diyecektir belki de.

Kokunun insan hafızasındaki bu yaramaz oyununa psikolojide Proust etkisi (Proustian Memory) deniyor. Fransız romancı olan Proust'un 17 yılda yazdığı "Kayıp Zamanın İzinde" adlı 7 ciltlik kitabı; yediği madlen(madelein) kurabiyenin kokusu ile çocukluğuna dönüşü ve geçmişini anımsaması ile başlar.

Hepimizin hafızasında yer edinmiş "madlen kurabiyeleri" vardır. Bazı zamanlar olur ki, binamıza girdiğimde her daireden yayılan yemek kokusu ile ne piştiğini tahmin etmeye çalışırken, birden anneannemin apartmanındaki kokuyu anımsayıp merdivenlerde telaşla koşup anneanne ve dedesine kavuşmaya çalışan küçük kız çocuğu oluyorum. Ya da naftalin kokusunun çocukluğumun o çok merak ettiğim, efsunlu hissettiğim sandık odalarına götürmesi gibi...

İnsanın kendi kokusuna ve sesine yabancı olması da garip bir ironiyi barındırır içinde.
Hal böyle iken eşiniz, dostunuz, çocuklarınız ile geçireceğiniz her yaşanmışlığın kokusunun varlığını düşünürsek, hepsi geleceğe atılmış birer ilmik...
Tüm bu ilmiklerin hepsinin güzel olması mümkün olmayabilir, fakat güzellikleri yakalamak sizin elinizde.
Geleceğinize güzel ilmikleri atabileceğiniz, mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile...

Sağlıcakla kalın.

4 Aralık 2013 Çarşamba

Kaşarlı Ekmek

5 yorum
 
Merhabalar.
Basit ve sade olmasına karşın bir o kadar da lezzetlidir kaşarlı pide.
Sadece kaşar ve ekmeğin buluşmasından meydana gelmediğine bakmayın.
Küçük dokunuşlarla tadına doyulmaz bir lezzet oldu.


Malzemeler:
  • Hamburger ekmeği
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • Yarım çay bardağı süt
  • Yeteri kadar kaşar peyniri
  • 1 küçük diş sarımsak
  • tuz-karabiber
  • süslemek için maydanoz
Yapımı:
  • Hamburger ekmeğinin üst kısmından tamamını kesmeyecek şekilde kare dilimleyin.
  • Tereyağını eritin, sarımsağı rendeleyin, süt tuz karabiberi bir karışım yaparak ekmeğin aralarını açarak bu karışım ile ıslatın.  
  • Kaşar peynirini ekmeğin dilimleri arasına yerleştirin.
  • 180 derecede üzeri kızarıncaya kadar fırınlayın.
Hamburger ekmeği bulamazsanız somun ekmek ile malzemeleri aynı oranda arttırarak hazırlayabilirsiniz.



 
Zihnimin çekmecesinde bir çok anı var bu ekmek ile ilgili. Günün herhangi bir saatinde sınavdan çıkmış gelmiş, açlıktan gözü dönmüş bir arkadaşınızı bu güzel ekmek ile memnun etmek çok kolay örneğin. Aniden planlanmış pazar kahvaltılarında ya da kurt gibi acıkmış çocuklara bir çırpıda hazırlanacak alternatifler arasında olabilir.
En çok kahvaltıya yakıştırıyorum. Yanına pek çeşit istemeyen kaşarlı ekmek, salatanın da eşlik edeceği mütevazi sofralar için birebir.
 
Yemek hazırlamanın keyif verdiği, mutfakla barışık olduğum zamanlar vardır. Hal böyle olunca bu anları değerlendiririm. Eş dost ile aynı sofrada olmak, yemeklere lezzet katan muhabbetlerin olduğu buluşmalar başlar. Fotoğraflayıp anı çekmecemize attığımız anlarımızdan en keyifli olanları bana göre.
 
Böyle zamanlarda on beş çeşit yiyeceğin olduğu masalar hazırlamışlığım dahi vardır. Anadolu kültürünün verdiği o misafirperverlik duygusunu bir Antepli olarak abartmış da olabilirim evet. Belki içinde biraz gösteriş de olabilir. Ya da kendini kanıtlama  çabası. Siz buna ne derdiniz bilemem ama bir süre sonra buna ne gerek var diye sorgulamaya başladım.
 
Leonardo Da Vinci'nin "sadelik en büyük gelişmişlik düzeyidir" anlayışı ile yola çıkıp asıl olanın kendine zaman yaratmak ve o zaman dilimini sevdiğin insanlar ile paylaşırken içtenlikle göz göze gelebilmek olduğunu anlıyorum. Yemekmiş, masaymış, düzen tertipmiş, kullandığın yemek takımı, masanın örtüsü, peçetenin rengi vs. bunların hepsi basit ayrıntılardan ibaretmiş. Samimiyetin olmadığı masaların aslında hep eksik kaldığıymış.
 
Kocaman hırslarımızın olduğu bu dünyada küçük mutluluklara hayatınızda yer açmanız dileğiyle.
 
Sağlıcakla kalın...
 
Bu tarifi ilk olarak Sağlıklı Mutfak yazarı sevgili arkadaşım Hilalde görmüştüm. Sevgilerimi iletiyorum buradan da.
 

26 Kasım 2013 Salı

Gaziantep27 Gazetesi ile Merhaba...

4 yorum
23.11.2013 Gaziantep27 Gazetesi Köşe Yazısı:

Ben Ra...

30 küsür yıl bıraktım geride...

Durdum, dinlendim, yürüdüm... Sordum, buldum, anladım, kararsız kaldım, telaşlandım, merak ettim, çoğaldım. Yetmedi... Eksik kaldı söylediklerim...
Henüz çok yol var alınması gereken.

Burada devam etmek istedim söyleyeceklerime. Sevgili dostum Leyla ÖZEKŞİ'nin cesaretlendirmesi ile.

Basit, uygulaması kolay tarifler ile başlayalım.

Genel malzemeler ile damak tadınıza göre tatlandırmanızı tercih ettiğim için ölçüsüz yapabilirsiniz.

Mercimekli Ispanak Salatası




 Malzemeler:
  • Temizlenmiş ıspanak
  • Haşlanmış yeşil mercimek
  • Dereotu
  • Havuç
  • Yeşil soğan ya da kuru soğan

  • Süslemek için; nar ve ceviz
  • Sos için; zeytinyağ, nar ekşisi, limon, balsamik sirke, tuz, kırmızı biber
 Yapımı :
  • Sosu ayrı yerde hazırlayın ve bekletin.
  • Ispanakları, dereotunu, havuç ve soğanı ince ince kıyıp tüm malzemeye sosunu ilave edip karıştırın. Geriye süslemek için nar ve cevizleri eklemek kalıyor.
  • Yeşil mercimek yerine ince bulgur, kuskus makarnası, kuru börülce(lolaz) gibi alternatifler kullanılabilir.
Aslında kendilerine salata demek biraz haksızlık gibi geliyor bana. Bildiğimiz ara öğün olur bu salatadan. Ya da hafif bir akşam yemeği. Tavuk, balığın yanına doyurucu bir salata da olabilir.

Ra kimdir derseniz,
Biraz Antepli, biraz Maraşlı, sonradan Egeli, kendi kültürünün mutfağına aşina, dünya mutfağına meraklı, butik pastacılığa pek hevesli, 2005'den bu yana "bebeklimutfak" ve "ramutfakta" yemek bloglarının yazarıdır Ra...

Kimliğim, sıfatım "oğlunun annesi"... Gerisi teferruat.
Hani şu çok önemsediğimiz ismimizin önüne aldığımız sıfatlarımız...Hepsini yok sayıyorum ben.

Ruhumda var isyan evet... Kabul edemem bir çırpıda. Kırıldıysam gözlerinin içine bakmam karşımdakinin, konuşamam, bir şey yokmuş gibi davranamam...

Planlayıp iş yapamam, o an ne estiyse, ne gerekiyorsa.
Geriye dönüp de hayıflanmam. Öyle olması gerekiyormuş olmuş... Teslimiyet değil bu. İç huzur sadece. Yaptıklarına kefil olma yürekliliği.

Dost muyum ? Belki evet belki hayır. Her insan kadar kötü bir çok insan kadar iyi...

Doğru bildiğim ise; kimse eşit değil nazarımda. İnsan ayrımı yaptığım doğrudur. Düşüncenin derinliğidir değer verdiğim, isimlerin önündeki sıfat değildir. Her insanı sevmem. Her insan da beni sevmesin zaten. Üzülürüm...

İnsanlarım var değer verdiğim... Dostlarım var emek verdiğim, sevdiğim. Omzuna başımı yaslayacağım insanlarım... Düşsem kaldıracak, yanılsam düzeltecek insanlarım... En büyük hazinem.

Yoktur eyvallahım kimseye. Hesabım sadece doğurduğuma.

Ben Ra...
Milojiden bildiğiniz değil adımdan dolayı kısaca Ra...
İlişkilendirmek gerekirse, ışık kaynağı olan Ra...
Zihinlerde bir ışık, bir kıvılcım olmak niyet.
Selametle...
 

*Ra Mutfakta Design by GeCe's Blogger Templates © 2010